(Ankara Atatürk Anadolu Lisesi öğrencisi Gamze Çoban bizi ve dergiyi merak etmiş.Sorular hazırlamış. Dergiye geldi, konuştuk. Liseli öğrencilerin merakını ve dikkatini çok seviyorum. İşte o söyleşi...M.A.)
İlk şiirim Mavera dergisinde yayınlandı. 1981 yılında. Ankara’da çıkıyordu ve lise ikinci sınıfa gidiyordum. Çok önemli bir şair olan Cahit Zarifoğlu, derginin son sayfalarında gençlerden gelen mektupları ve şiirleri değerlendiriyordu. Bütün cesaretimi toplayıp ona bir mektup eşliğinde üç şiir gönderdim. Aylar sonra bana bir mektubu geldi. Şiirimi beğendiğini ve yayınlanacağını söylüyordu. Bir müddet sonra da dergide yayınlandı. Dergi sayfalarında şiirimi görünce günlerce sevinçten uçmuştum. Çok mutlu etmişti beni. Daha da önemlisi Cahit Zarifoğlu gibi önemli bir şairin benim şiirlerimi beğenmiş olmasıydı.
(4.3.2013)
1) Bize kendinizden bahseder misiniz?
1964 doğumluyum. K.Maraş’lıyım. Ortaokulu ve Liseyi K.Maraş’ta okudum.
Sonra Üniversite için Ankara’ya geldim. 1984’de. Gazi Üniversitesi İktisadi ve
İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümünü kazanmıştım. Ankara benim için kendi
başına bir üniversiteydi zaten ve hayalim hep Ankara’da kalmaktı. Öyle de oldu.
1988’de üniversiteyi bitirecektim ama askere gitmemek için bir yıl daha
uzattım. Bir dersten bilerek kaldım. 1990 yılında Maliye Bakanlığına girdim.
Halen bu Bakanlıkta Muhasebat Başkontrolörü olarak görev yapıyorum.
Edebiyat Ortamı dergisinin yayın yönetmenliğini yürütüyorum. Daha önce
Mavera, Dergâh ve Hece vb. dergilerde yazdım. Kendi dergimizi çıkarınca
sadece burada yazıyorum artık. Edebiyat Ortamı dergisi, Mart 2013’de 6. yılına
girmiş oldu. Özellikle gençlerin yazılarına yer vermeye çalışıyoruz. Yeni bir
kadro oluşturmaya çalışıyoruz. Dergiyi çıkarınca gördüm ki çok yetenekli
gençler var. Şimdi bunların bir kısmı yetenekli birer isim olarak edebiyat
camiası içinde yer almaya başladılar bile.
Dört şiir kitabım var: Kendini
Aynalarda Çoğaltan Şehir (1997), Bir
Dolu Bakır Yaz (1999), Bahar Köpüğü
(2004) ve Bugün Konuştuklarımız
(2012). Son kitabım Bugün Konuştuklarımız dolayısıyla Türkiye
Yazarlar Birliği (TYB) 2012 yılı Şiir Ödülünü aldım. Ayrıca, ilk üç kitabımın
toplu basımı Az Önce adıyla
yayınlandı (2012).
2) Edebiyata olan ilginiz ne zaman başladı?
Lise yıllarında tam bir edebiyat tutkunuydum. Amacım şair olmaktı. Şairleri
çok seviyordum ve onları önemsiyordum. Mesela Sezai Karakoç’ın adını duyuyorduk
ve kitaplarını okuyorduk. Özellikle âşık olduğu kıza yazdığı, dilden dile
dolaşan Monna Rosa şiiri bizim kuşağı çok etkilemişti. Sezai Karakoç, halen
yaşayan en büyük Türk şairidir desem yeridir. Liseden arkadaşlarımızla birlikte
şiirler okuyor ve Türk şiirini ve edebiyatını takip etmeye çalışıyorduk.
Özellikle İstanbul ve Ankara’da çıkan ve K.Maraş’a gelen dergileri izliyorduk.
Sonra bizler de dergi çıkarmaya karar verdik ve 1981 yılında 5-6 arkadaş bir
araya gelerek Esra Yazıları isminde
bir dergi çıkardık. İki yapraklı dört sayfalı temiz bir görünümü vardı. Sanırım
4 sayı çıkarabildik, sonra kapandı.
İlk şiirim Mavera dergisinde yayınlandı. 1981 yılında. Ankara’da çıkıyordu ve lise ikinci sınıfa gidiyordum. Çok önemli bir şair olan Cahit Zarifoğlu, derginin son sayfalarında gençlerden gelen mektupları ve şiirleri değerlendiriyordu. Bütün cesaretimi toplayıp ona bir mektup eşliğinde üç şiir gönderdim. Aylar sonra bana bir mektubu geldi. Şiirimi beğendiğini ve yayınlanacağını söylüyordu. Bir müddet sonra da dergide yayınlandı. Dergi sayfalarında şiirimi görünce günlerce sevinçten uçmuştum. Çok mutlu etmişti beni. Daha da önemlisi Cahit Zarifoğlu gibi önemli bir şairin benim şiirlerimi beğenmiş olmasıydı.
Böylece biz de edebiyat ve şiir dünyasına çıkmamak üzere girmiş olduk.
3) Edebiyat Ortamı dergisini çıkarmaya
nasıl karar verdiniz ve bu konudaki amacınız neydi?
İnsan zamanla başkalarının çıkardığı dergileri beğenmemeye başlıyor.
Dahası, başka dergilerde hem düşüncelerinizi yeterince ifade etme imkânı
bulamıyorsunuz hem de yazmış olduğunuz dergilerin istediğiniz gibi nitelikli
olmadığını düşünmeye başlıyorsunuz. Bu da şu anlama geliyor ki, sizin de artık bir
dergi çıkarmanız gerekiyor. Her şair, her edebiyatçı kendi düşüncelerini bir
bütünlük içerisinde sunmak ve Türk edebiyatına kendince bir etkide bulunmak
ister. Bunun yollarından biri de dergi çıkarmaktır. Başka dergilerde yazmak
kirada oturmak gibidir. Kirada oturduğunuz eve istediğiniz şekli vermezseniz.
Bu düşüncelerle şair Arif Ay, yazar ve eleştirmen Prof. Dr. Turan Karataş ve
öykücü Gökhan Özcan’ın yayın danışmanlığında ve benim Yayın Yönetmenliğimde
Edebiyat Ortamı dergisini çıkarmaya başladık.
4) Derginin her bir sayısının içeriğini
nasıl belirliyorsunuz?
Dergimiz etkili ve önemsenen bir dergi oldu. Özellikle genç insanların çok
ilgisini çekiyor. Bu da yazar ve şairlerin dergimize yazı göndermelerine neden
oluyor. Bizim de bir yazar kadromuz oluştu. Dergi, başlarda 64 sayfa olarak
çıkıyordu, yaklaşık iki yıldır 80 sayfa olarak çıkıyor.
Gelen yazılardan yayınlanmaya değer bulunanları seçiyoruz. Dergimizin
kadrosunda yer alan arkadaşlar da tıpkı bir öğrencinin ödev yapması gibi
yazılarını ve şiirlerini yazıp getiriyorlar. Biz de bu yazı ve şiirlerden bir
bütünlük oluşturacak olanları seçiyor ve 80 sayfayı dolduracak halde yazı ve
şiir toplamını dizgiye gönderiyoruz.
5) Derginin derleme süreci hakkında
bilgi verebilir misiniz?
Bu soruyu da sanırım 4. soruya verdiğim cevapla cevaplamış oldum.
6) Bu süreçte problem yaşıyor musunuz?
Varsa bunlar nelerdir? Bu problemleri nasıl aşıyorsunuz?
Pek problem olmuyor. Zaman zaman yazı ve şiirleri yayınlanmayan arkadaşlardan
sitem geliyor. Doğal olarak her şiir ya da yazıya yer veremiyoruz; bu, hem
derginin sayfa sayısı ile ilgili bir durum hem de şiir ve yazıların niteliği
ile ilgili. Gelen her yazıyı ya da şiiri yayınlamamız mümkün olmuyor tabi. Çok
acemi metinler de geliyor. Bunları elemek gerekiyor. Bir de dergi yazılarının
derlenmesi ve matbaaya gidinceye kadar geçen sürede genellikle zaman sorunu
yaşıyoruz. Çünkü kimi zaman yazılar geç geliyor, kimi zaman da araya tatiller
falan giriyor. Biz dergiyi mutlaka tam gününde çıkarmak istiyoruz. Böyle bir
ilkemiz var. Diyelim ki Mart-Nisan 2013 sayısının 1 Mart 2013 tarihinde çıkmış
olması gerekiyor. Bu ilke, dergi için çok önemlidir. Okur dergiyi kitapçı
raflarında gününde görmek ister. Eğer göremezse dergiye güveni sarsılır. Gününde çıkmayan dergi, okurun güvenini
sarsar.
7) Dergi, basım aşamasına kadar olan süreçte
ne gibi kontrol ve işlemlerden geçiyor?
Dizgi süresince yazılardaki yazım hatalarının giderilmesi ve sayfaların görsel
olarak düzenli ve hatasız olması için gerekli çalışmalar yapıyoruz. Gerçi
teknolojinin gelişmesi bu sorunların önemli oranda azalmasına neden oldu ama
gene de çok dikkatli olmak gerekiyor.
8) Derginin hazırlanmasında yaklaşık kaç
kişilik bir ekip görev alıyor?
Fazla değil, iki-üç kişilik bir ekibimiz var.
9) Basım ve dağıtım işlemleri nasıl
yürütülüyor?
Dergi, dizgi aşamasındaki hazırlıklar tamamlandıktan sonra matbaaya gidiyor
ve yaklaşık 2-3 gün içerisinde basılarak dergi bürosuna geliyor. Bazı illerde
anlaşmalı olduğumuz kitabevlerine anlaştığımız kadar dergiyi gönderiyoruz.
Türkiye geneline ise bir dağıtım firması aracılığıyla dağıtıyoruz.
10) Eğer imkânınız olsa dergiye ne gibi
eklemeler yapardınız?
Gençlerin ürünlerini enine boyuna değerlendirip kendilerine bunları yazılı
olarak iletmek isterdik ama maalesef bunu gerçekleştiremiyoruz. Çok mail
geliyor ve bunları değerlendirmek bir insanın zamanını fazlasıyla aşacak bir
yoğunluk gerektiriyor. Bu nedenle sadece yayınlanabilecek nitelikte olan
ürünleri “yayınlanacak ürünler” bölümüne alıyoruz ve uygun zamanda yayınlıyoruz.
Zamanınız için teşekkür ederiz.
Çalışmalarınızda başarılar dilerim.
Asıl ben teşekkür ederim. Bu
ilginiz ve çabanızdan dolayı…(4.3.2013)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder