18 Eylül 2014 Perşembe

AŞK, ASALETLİ OLANI SEÇER / M.A.


Fuzuli'nin Leyla ile Mecnun mesnevisi, bir aşk mesnevisidir. Aşkı ve âşığı, semboller üzerinden anlatır. Aşkın varlık üzerindeki etkilerini, âşığın haller abidesi olarak hangi maceralara mecbur ve muhtaç olduğunu, yaratıcının aşk aracılığıyla murat ettiği süreci ve sonucu ima etmeye çalışır.

Leyla ile Mecnun mesnevisinin dibacesinde (önsöz) yapılan açıklamadan anlıyoruz ki bu mesnevi, manevi bir çığlıktır. Şöyle diyor Fuzuli:  "(Ey Tanrı), hakikat arzusu ile, mecaz yolunu tutup da, hikaye söylemek bahanesiyle sırları açıklasam… Leylâ vasıtasıyla senin sıfatlarını söylemeye başlasam ve Mecnun’un dili ile sana olan ihtiyacımı ortaya koyup yalvarsam…"
Leyla ile Mecnun mesnevisi Fuzuli'nin bu duasının kabul edildiğini gösteriyor. Tarihler boyunca insanlığı derinden etkilemiş olan bu mesnevi bu duanın kabul edildiğinin en büyük delilidir.
Duanın kabulü iki temel üzerinde gerçekleşiyor. Birincisi Manevi temeldir ki bunu önceki yazımızda açıkladık. Diğeri de fiziki temeldir. Mesnevinin, aşk ve hakikat ilişkisini anlatırken fiziki şartları gözetme durumu ve bunun hakikatle ilişkisinin kurulma biçimi dikkate değerdir.
Fuzuli, âşık ve maşuk portreleri oluştururken onların fiziki özellikleri itibariyle de ilahi hakikate uygun olmalarını gözetir ve bu nazik noktayı belirginleştirmeye çalışır. Hem Leyla hem de Mecnun, insanı en güzel görünümleri içinde temsil ederler. Leyla, fiziki açıdan kadınlık halinin en mükemmel noktası sayılabilecek olan "güzel olma" durumunu tam anlamıyla kendisinde barındırır. O, güzellik halinin nihai sınırındadır. Mecnun portresi de fiziki şartlar itibariyle Leyla'nın şartlarına karşılık gelecek şekilde çizilir. Mecnun, bir erkeğin yakışıklı olabileceği nihai sınırlara sahiptir. Bu fiziken mükemmellik durumunu şöyle izah edebiliriz: İnsanın, üflendiği ruha tam uygunluk içinde olabilmesinin izah ve tasavvuru ancak güzellik ve mükemmellik formları içerisinde yapılabilir.
Fuzuli'nin çizdiği âşık ve maşuk portrelerinin hakikatle uyumlu olması durumu periferide (çevre) de devam eder. Şahsiyetlerini oluşturduğu her iki kahraman da güçlü ve asaletli kabilelere sahiptir ve kabile reislerinin çocuklarıdırlar. Bu da doğal ve doğru bir portre çizimidir çünkü hakikati ifşa, en güzel formlar içerisinde yapıldığında en uygun haliyle yapılmış olur. Çünkü aşk, asalete özgüdür. Aşk yeteneği, asalet belirtisidir. 'İlahi geleneğe' atıf yapıldığı her durumda asalet, derinlik ve berraklık hem ileriye doğru hem de geriye doğru hüküm icra eder. Âşığın yaşadığı haller hakikat hükmünün ileriye doğru icrasıdır. Âşıklık yeteneğinin dayanağı ise ancak asaletli bir geçmişe sahip olmakla izah edebilir.
İlahi hakikatin ifşası olarak aşk, ancak sağlam bir şahsiyet ve sağlam bir geçmiş (soyluluk ve ahlaklılık açısından) üzerinden yaşanabilir.
Aşk ve hakikat ilişkisinin Türk-İslam geleneğindeki anlaşılma biçimine katkısı açısında Fuzuli'nin mesnevisinin özelliklerini şöyle sıralayabiliriz:
- Leyla ile Mecnun mesnevisi, Türk-İslam tolumdaki aşk algısına yeni bir biçim ve üslup vermiştir. Bu aşk, beşeri bir başlangıç noktasına sahip olmakla birlikte özü itibariyle ilahi bir aşktır. Türk-İslam algısındaki aşk duygusunu Mecnun ve Leyla üzerinden sembolleştirmiş ve tarihin seyri içerisinde bu sembolleştirme bir kültür haline gelmiştir.
- Leyla ve Mecnun'un bugün birer aşk sembolü olarak algılanması esas itibariyle Fuzuli'nin mesnevisinin etkisinin sonucudur.
-Fuzuli, ilahi aşkı, şahsiyetler üzerinden inşa ederek daha kabul edilebilir ve geniş kitleler tarafından algılanabilir hale getirmiştir.
- Aşkın sembolleri olan Leyla ve Mecnun asil birer ailede doğmuşlardır. İkisi de kabile reisinin çocuklarıdır ve ait oldukları kabileler büyük, temiz ve soylu kabilelerdir. Bu bir anlamda peygamberlerin veya büyük velilerin asaletlerine benzer. Onlar da temiz ve soylu ailelerden gelmişlerdir.
-Aşkın sembolleri olan bu iki kahramanın fiziksel özellikleri de dikkat çekicidir: Leyla, çok güzel bir kızdır, Mecnun ise çok yakışıklı bir delikanlıdır. Sembollere atfedilen fiziki özelliklerin bu şekilde tanımlanmış olmasını bir tesadüf ya da ilginçlik tutkusu olarak göremeyiz. Bu tanımlama biçimi aslında zorunlu bir biçimdir çünkü aşkın nesnesinin, aşkın mahiyetini oluşturan hakikat gibi mükemmel ve görkemli olması gerekir.
-Aşk, bütün benliğini sarınca Mecnun'un gittiği yer çöldür. Çöl, dünyevi olanla bütün bağların kesildiği mekandır. Âşık için çöl "mecburi istikamet"tir. Çöl, bir anlamda sırat-ı müstakim'dir, "doğru yol"dur.
-Kays'ın Mecnun'a dönüşmesi ile anlatılmak istenen şey beşerin İnsan-ı Kamil'e doğru evrilmesidir. Leyla ise hakikati temsil eder. Değişmezdir.
-Leyla'nın sözleri dişildir, zekicedir. Leyla, edilgen bir tavır ortaya koymaz. Etkendir, dönüştürücüdür, hakikati kendi uygunluğu içerisinde kavrar ve Mecnun'a aynı seviyeden cevap verir. Mecnun'un sözleri ise, erildir, zekicedir, Leyla'nın bir hakikat diliyle konuştuğunun bilincindedir. Mecnun, kadını (veya hakikati) kendi yüceliği ve aydınlığı içerisinde görür ve kavrar.
- Fuzuli'nin ölüme yaklaşımda da farklılık vardır. Önce Leyla ölür. Ölüm, gerçek anlamda diriliştir. Ölünce uykudan uyanacaksınız hadisi bu dirilişi ifade eder. Leyla'nın önce ölmesi, önce dirilmesidir. O dirilecek ki Mecnun'a diriliş kapısı açılsın.   


18.9.2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder