23 Mart 2014 Pazar

SUAVİ KEMAL YAZGIÇ - YAZMA SEVİNCİ

 “Yazmak” genellikle kavgayla, mücadeleyle, hüzünle birlikte anılan bir uğraş. Sevinç kelimesiyle birlikte anılması pek de alışılageldik bir durum değil. İnsanların büyük bir bölümü sevinci gayrıciddi bir duygu diye algılıyor besbelli. Yazmak gibi “ciddi” bir iş onlara göre sevinçle değil kederle yapılabilir sanki. Sevincin, neşenin sığ birer duygudan ibaret olduğu fikrini kolay kolay sorgulayamayacağımızın, hele hele poetik bir yazıda telaffuz bile edemeyeceğimizin farkındayım. Ancak en uzun yolculuk bile bir ilk adımla başlar. O adımı da Mustafa Aydoğan attığı için gönül rahatlığı ile devamı adımlar atabilirim.
İki şiir arasında susmayan bir şair Mustafa Aydoğan. Ancak yazıları şiirlerinin bir izahatnamesi değil. Aydoğan şiir yazma ile aynı saiklerle denemeler kaleme alıyor. Sevinç kelimesi burada önemli.  Aydoğan şiiri bir iftar sevincine benzetiyor. “Şiir, acıdan doğmaz, inanıştan doğar.” diyen bir şaire de bu benzetme uygundur zaten. İyi şiirin okurla buluşmasını şairi için de okuru için de bir iftar gibi anlatır. Bir şiirin yazılmasıyla okunması esnasında var kılınan özel bir iletişimin, elektriğin ürünü olduğunu öğreniriz ondan.
Yazma Sevinci’nde yer alan yazılar altı bölümde öbeklenmiş. Poetik Sevinç, Sanatın Boyutları, Sanatçının Tutumu, Dergi, Şair ve Şiiri ve Söyleşiler üst başlıklarında yer alıyor bu bölümler ve isminden de anlaşılacağı üzere Mustafa Aydoğan ile yapılan söyleşilerden yapılmış bir seçmenin yer aldığı son bölüm haricindeki yazılarda Aydoğan’ın şiire, şaire ve genel olarak sanata ilişkin fikri mesaisini takip ediyoruz.