27 Eylül 2014 Cumartesi

YENİ TÜRKİYE'NİN TERCİHİ NE OLACAK: GÜÇ MÜ? İRFAN MI? / M.A.

Güçlü olmak isteriz. Kişi olarak da millet olarak da. Kaybetmeyi değil kazanmayı arzu ederiz. Sözümüzün dinlenmesini isteriz. Saygı duyulmak isteriz. Başkalarından daha fazla imkana sahip olmak için uğraşırız. Peki, nedir gücün kaynağı? Elbette ki siyaseten ve idari olarak tasarruf imkanına sahip olabilmektir. Güçlü olmanın en emin ve sağlam yolunun siyasi başarı ve idari tasarruf olduğunu düşünürüz ve böyle inanırız. Bu düşüncede esas olarak bir yanlışlık da yoktur. Yani, güçlü olmayı esas aldığımızda siyasetin imkanlarını kullanmaktan başka şansımız yoktur. Siyaset ise idare etme tasarrufuna  sahip olmanın biricik yoludur.
Burada sorulması gereken soru şudur: Güç nedir? Gerçekte ihtiyacımız olan ilk şey güç müdür? Ya da güç, sorunları çözmede ve insana ulaşmada esas unsur mudur?
Güç, mahiyeti itibariyle kendi kendini beslemek mecburiyetinde olan bir olgudur. Bu besleme daha fazla güce sahip olmak için olabileceği gibi mevcut durumu korumak için de olabilir. Her iki halde de gücün kendi kendini beslemek zorunluluğu vardır. Bu beslemeyi diğer güçlerden yardım alarak yerine getirir. Yani gücün kaynağı aslında başka güç merkezleridir. Çünkü gücü bir kere elde etmiş olmak sorunu çözmez. Esas olan durum, güçlü olma halinin devamlılığını sağlayabilmektir. Güçlü olmaktan anlaşılan şey de budur; güce devamlı olma kabiliyeti kazandırabilmek. Bu da güçlüyü bir güçler ağı kurmaya mecbur edecektir. Güçler ağı kuracak ki elindeki gücü sürekli besleyebileceği kaynaklar olsun. Bu durumda, gücü korumak için güçler ağını da korumak zorunluluğu ortaya çıkaracaktır. Bu zorunluluğun sonsuza kadar süreceğini de kabul etmemiz gerekir. Çünkü meydana gelecek basit bir güç kesintisi ya da ağda meydana gelecek küçük bir aksama gücün büsbütün elde çıkmasına ve rakiplere transfer olmasına yol açabilir. Bu nedenle, güçlünün gücünü devam ettirebilmesi sürekli güç takviyesi yapabilme yeteneğine ve imkanına bağlıdır. Peki, gücü korumak için başka güçlerden (ikincil ya da üçüncül güçlerden) yardım talep etme zorunluluğu acaba, güçlü için bir handikaba dönüşemez mi?