21 Kasım 2012 Çarşamba

GONG


              Dan
Dan
Dan
İçinde bir gong beynimin

Perdeleri açsa biri
Burada bir karanlık var

Gece neden çok
Ay neden bir tane
  
Soğuklar da geçmiyor bir türlü

Sayaçları sökmüş belediye
Aklım musluklarda

Haa, unutmadan
Tunus’ta ne oldu
2010’da?

Afrika parodiden bir şaka

Duvar bitince
Yıkacağız onu
Yeni bir kafa vuruşuyla

(Bugün Konuştuklarımız'dan)

NİZAR KABBANİ'NİN ETKİLENDİĞİ TÜRK ŞAİR MEĞER BENMİŞİM!

          Nizar Kabbani, büyük bir şair. 1999'da vefat ettiğini sanıyorum. Ne ki, kitaplığımda bir şiir kitabı bile yok. Rast geldikçe okuduğum bir kaç şiiri olmuştur. Kendi adıma bir talihsizlik elbette. Bir eksiklik. Meğer bir dostumuz Kabbani'nin benden etkilendiğini iddia etmiş! Sadece iddia değil, Kabbani'nin benden etkilenerek yazdığı şiirle benim "kurdela" şiirimi de alt alta koymuş ve internette dünya aleme duyurmuş! İşte şurada... Dostumuz kendince ironi yapmış. Bir nevi benimle alay etmiş.
          Bazen şaşırıyorum; insan birisini kötülemek için niye bu kadar çaba sarf eder ki! Ne umar ki bundan! Kabbani, hemen hemen hiç okumadığım bir şair. Velev ki okumuş olsaydım da ondan etkilenmiş olsaydım, bundan hiç de gocunmazdım. Etkilendiğim birçok şair olmuştur. Bunların arasında keşke Kabbani de olsaydı! Böylece dostumuzu alay etmenin günahından kurtarmış olurduk.


ŞİİR, GENÇ ŞAİR VE "BEN"

GÜLTEKİN EMRE Evrensel'de şöyle yazmış:

"İçlerinde çabalayan, kendilerine şiir yolu bulma derdinde olan gençler de var, onların da hakkını yemeyelim bu arada. Çok çeşitli yelpazede yol alan bir şiir, sanat ortamımız var aslında. Deneysel şiirden, haikudan, geleneksel şiirimizden, halk şiirinden... beslenen şiir ortamımızın geleceği için ne söylenebilir bilemiyorum. Bunu gelecek yıllar gösterecek. Edebiyat Ortamı yıllığında genç şairlerin Turgut Uyar’ı keşfetmeye başladıklarını yazdı Mustafa Aydoğan. Bu da sevinilecek bir durum. Gençler, el alacakları şairleri keşfetmeli elbette."
                                                               (Ah Şu Genç Şairler! Evrensel Gazetesi, 21.11.2012)

Edebiyat Ortamı 2012 Şiir Yıllığının ön söz'ündeki cümlelerimden bahsediyor olmalı. Yıllığın ön söz'üne yeniden baktım. Hayır, ben tam olarak öyle demiyorum, yani gençlerin Turgut Uyar'ı keşfettiklerinden bahsetmiyorum. Şöyle diyorum: 
"...görebildiğim bir tehlike vardı. Başkaları nasıl değerlendirir bilemem ama ben tehlike olarak görüyorum. O da şu: Genç şair, Turgut Uyar şiirinin çemberine girmekten ve orada kalmaktan hoşlanıyor. Onu kendine mihenk olarak görüyor. 40 yaş ve altı şairlerin çoğunda Turgut Uyar şiiri neredeyse bir pranga olarak var oluyor. Evet, pranga! Genç kuşağın İkinci Yeni döngüsü bir türlü sona ermiyor. Özellikle Uyar çevresinde gerçekleşiyor bu döngü. Bu da benzer duyarlıklarla

20 Kasım 2012 Salı

SÖYLEŞİ-DERGÂH DERGİSİ (KASIM 2012)


Konuşturan: Dinçer Eşitgin

İSVEÇ (Claire Kaustell ile )

1) Edebiyat Ortamı Yayınları, Az Önce ve Bugün Konuştuklarımız (2012) adlı iki şiir kitabınızla yayın hayatına adım atmış oldu. Edebiyat Ortamı dergisi ve yayıncılığını elbette konuşuruz ama önce bu kitaplardan konuşmaya başlamak isterim.
Benim kitaplarla başlamak istedik. Bir anlamda açılışı yaparak bir yayınevinin kuruluşunu fiilen gerçekleştirmek istedik. Hem önceki kitapların baskısı tükenmişti, hem de kitap olmayı bekleyen ayrı bir şiir toplamı vardı. Az Önce, ilk üç kitabın bir araya gelmiş toplu baskısı.  Diğeri ise yeni şiirlerden oluşuyor.
Dergi çıkarmak, bir düşüncenin/bir iddianın görünür kılınmasına zemin hazırlamaktır ama daha çok düşüncenin bir “toplu görünüşüdür”. Bu “düşünsel görünürlüğün” kendi varlığını hissetmesi ve hissettirmesi ve yürüyüşün sürmesi için, yayınevi zorunlu gibi geliyor bana. Edebiyat Ortamı içinde az-çok yeni bir kuşak meydana geldi ve bunlar ilk eserlerini oluşturdular/oluşturuyorlar. Her oluşum kendi şartları içinde, kendi imkânları ile kozasını örer/örmelidir. Açıkçası, kendi şairlerimizin/yazarlarımızın başka yayınevlerinin kapısını çalmasını ve kitap bastırma zorluklarını yaşamasını istemedik.
Bende biraz çevresindeki insanları koruma tutkusu var galiba. Bu iyi mi kötü mü bilmiyorum. Bir araya gelmişsek birlikte düşünmemiz gerektiği sonucunu çıkarırım. Ve bunu bir sorumluluk addederim. Yoksa beyhude bir çabadır ötesi. Kırmızı ışıkta bekleyen yayalar gibi bir kalabalık oluşturmanın ve iki adım sonra ayrı yönlere dağılmanın anlamı yok. Birlikte var olmanın tesadüflerin sonucu değil de bir kader, bir bilinçli durum olduğunu anlamak gerekiyor. Fazla idealize etmiş olabilirim belki ama yayınevinin kurulma şartları içinde bu tutkunun önemli bir yeri olduğunu sanıyorum. Benim şahsi kanaatlerim tabi bunlar. Genç arkadaşlarımızın ürünlerinin kitaplaşması sürecinin ağırlığını sırtında taşıyan başkaları da var elbette. En başta M. Ali Bulut. Onun da hakkını yemek istemem.

2) Kendini Aynalarda Çoğaltan Şehir (1997), Bir Dolu Bakır Yaz (1999) ve Bahar Köpüğü (2004) adlı ilk üç kitap Az Önce (2012) adıyla bir araya getirilmiş. Üç kitap bir kitapta toplanırken, bazı şiirlerde değişiklik yapılmış. Bunların sebebini merak ediyorum ve tabii ki bir şairin bu tür düzenlemelere neden ihtiyaç duyduğunu…
Her şiirin yazıldığı bir an vardır, bir de yaşadığı bir süreç vardır. Şiir canlı bir varlık. Tamamlanmış her şey eksiğini kabullenmiş demektir. Kimileri şiirin “dokunulmaz”lığına inanır, kimileri de ona “dokunur”. Eksik bırakmanın da bir tadı vardır elbet, ama birlikte yaşadığımız her şeye yeniden bakma ihtiyacı da duyarız. Bakışmak iki tarafı da değiştirir. Hem bakanı hem de bakılanı. Canlılıktan ben bunu anlıyorum. Her şair şiiriyle birlikte büyür. Benim kanaatim şiirin de şairi sürekli değiştirdiği yönündedir.

17 Kasım 2012 Cumartesi

Nil / von Mustafa Aydoğan



Beruhige dich oh mein Schmerz
İn meinen Adern graebt sich der Nil seinen Damm

Die Nacht ruhend
İn den Augen der Kinder
Und die Fremde über mich ziehend
Komme ich zu Dir

Beruhige dich denn
Mein Herz
Mit prasselnden Eisen wird’s eingearbeitet in meine Brust

(Aus dem Gedichtband ‘Gerade Eben’)

(Übersetzung: Vildan Yılmaz)

ORTA SAYFA KONUŞMASI





-"KİMİN KALBİNDE NE VARSA DİLİNE VE KALEMİNE ONU SIZDIRIR"
KASIM 2012




15 Kasım 2012 Perşembe

BİR ŞİİR BİR ÇEVİRİ



AZ ÖNCE                                                                   JUST BEFORE

boşluğa söylerim ben sözümü                                       I speak my word to space
hava yutar onu                                                             air absorbs it
kuşlar geçer ötesinden berisinden                                 birds pass by
yılan sezer                                                                   snake intuites
akrep duyar                                                                 scorpion hears
kurt bilir                                                                       wolf knows
insan her şeyin az öncesidir                                          human is just before of everything

boşluklar olmasa kimse ulaşamaz                                
no one can reach unless there are spaces
kavuşmuşsak vardığımız kendimizdir                           
it is ourselves that we arrive if we rejoin
bağrına yakın olana hasret duyar insan                        human longs for one who is near to his chest
bir erkek bir kadının az öncesidir                                
a man is just before of a woman

ruhun da cam kenarı var                                              
soul has also an edge to window
dinç olan açar                                                             
one that is robust reveals
yorgun olan çeker perdeleri                                         
one that is tired veils
hiç fark etmez uzak ya da yakın                                   
it makes no matter far or close
her yol ölümden az öncesidir                                       
all ways are just before of death      

(Bugün Konuştuklarımız'dan)                                
(From “Ones we have spoken today”)
         Çeviren: Hakan Önal


12 Kasım 2012 Pazartesi

DİE HAARRSCHLEİFE / von Mustafa Aydoğan

İhre zierliche und schwache Stimme
Laesst meine Tochter umherwandern
İm Mondlicht, das sich ins Zimmer ergiesst

Vater, sagt sie, küsse mich
Küsse mich, in meiner Stimme ist ein Schmerz

Ein Seiltaenzer auf dem Seil schneeweiss
Verfielfaeltigt die Nacht im Gesicht meiner Mutter
Ein Sommer-nacheifernd dem Lachen der Kinder
Vater, warum ist alles unversehrt und so sehr neu

Meine Tochter steht an der Spitze der Zeit
Eine blaue Strömung an ihrem Haar

Vater, sagt sie, bin ich ein Engel
İn meinen Haenden schlaeft der dickliche Vollmond
Gelbe Sterne trage ich in  meinem Rock
Vater,bin ich ein Schmetterling
Bin ich ein Licht, warum habe ich ein schmerzendes Herz

İch weiss, die Blumentöpfe werden die Blume ertraenken
Dunkle Katzen saugen an meinen Fingerspitzen
Warum klingelt der Milchmann an unserer Tür, wo ich doch nicht zu Hause bin
Vater, warum ist alles eigenartig und so sehr unversehrt

Meine Tochter haelt in ihren Haenden einen silbernen Tee
Ein bronzenes Laecheln auf ihren Lippen

Vater, sagt sie, warum laesst der  auf mein Haupt fallende Schnee
Meine Mutter erfrieren
Was wird aus den Strassen, wenn die Kinder sterben
Verschüttet sich der silberne Tee aus meiner Hand
So weiss ich,dass der Regen ebenso hinabfaellt

Züge fahren durch meine Traumtunnel
Züge wie Feuer, die in deinem Firmament in Stücke zerreissen
İch laufe, verlassen werde ich so denn meine Kindheit
Vater, warum steht alles ausserhalb und ist so sehr geschwind

Meine Tochter hat alle Türen des Erdbodens geöffnet
Sie sucht nach der verlorenen Haarschleife der Prinzessin

Vater, sagt sie, nimm sie von mir
Nimm sie fort und öffne die Nacht um einen Spalt
Soviel Dunkelheit werde ich nicht ertragen können

Der Wald küsst jeden seiner Baeume einzelnd
Die Haarschleife der Prinzessin ist sicher gefunden
İch sah wie die letzte Blume meines Herzens aufgegangen ist
Vater, warum ist alles schön und so sehr praechtig

Meine Tochter schenkt ihre ganze Seele
Dem weichen Teint des Mondes

Die Kinder breiten die Nacht aus auf die gewaschene Sonne
Der Atem, eingehaucht in meine Seele, fliegt sich auflösend davon
Vater, sagt sie, wenn ich sterbe werde ich nicht leiden
Die Engel werden mich beerdigen im Licht des Mondes

Vater, warum ist alles vertraut und so sehr zaertlich
 
(Übersetzung; Vildan Yılmaz)

10 Kasım 2012 Cumartesi

JUST NOW


 
I say my word to void

Air devours it

Birds pass it from right and left

Serpent feels

Scorpion hears

Wolf knows

Human is the “just now” of everything

 

None can arrive without gaps

Our destination is ourselves if we arrived

One misses whom is close to his chest

A man is “just now” of a woman

 

Soul too has a border to glass

Fresh one opens

And the tired closes curtains

No matter how close or distant

Every path is “just now” of death


(by Mustafa Aydoğan)

(BUGÜN KONUŞTUKLARIMIZ'dan)


 

8 Kasım 2012 Perşembe

SÖYLEŞİ



TARİH: 9 Kasım 2012
YER:  Kurtuba Kitap Cafe
SAAT 18.30
KONU: MODERN ŞİİR VE DEĞİŞEN İNSAN