18 Mayıs 2012 Cuma

ŞİİR:ACIDAN DEĞİL

Suavi Kemal Yazgıç:  İlk üç kitabını “Az Önce” ismiyle kitaplaştırdın. Bu aynı zamanda da dördüncü kitabından bir şiirin adı. Dördüncü kitabının adı ise “Bugün Konuştuklarımız”. Bu isimler senin şiirinde neye denk düşüyor?
Mustafa Aydoğan: Benim kanaatim o ki, sanat, zamanı imha eden bir şeydir. Sadece  “zaman”ı değil, “mekan”ı da imha eder. “Zaman” duygusunun hakim olduğu durumlarda “yaşam” biricik değer olmaya doğru gider. “Yaşam” bizim kendisiyle var olduğumuz, nefes alıp verdiğimiz bir şey elbette ama ben “sonsuz” olanın, yani “ezel” ve “ebed” olanın nefesine ve hükmüne bağlıyım. Benim şiir anlayışım da, topyekun sanat anlayışım da bu çerçeve içerisinde vücut bulur. Kültürel “gelenek”e değil, Genonien anlamdaki “gelenek”e bağlıyım ben. Yani, hakikatin değişmez doğasının bütün sürece yansıması ve eşyanın tabiatının bu aynılığa bağlı olduğu anlayışıdır bu. Zamanın sadece bir görüntü ve sis tabakasından başka bir şey olmadığı gerçeğine inanmaktır. Şair “şimdi”nin tasallutuna boğun eğmemelidir. “Şimdi”, arzuya ve öfkeye meyillidir ve geçici olanın hakikat olduğu yanılsamasına yol açabilir. Böyle olunca, erotik olanın, arzuya boyun eğenin, cedelin ve minör sıkıntıların odağı, taşıyıcısı, övücüsü durumuna düşebilir. Kitapların isimlerine dönelim. Şiir söz konusu olunca en sevmediğim kavram “ironi” kavramıdır. Bugünlerde yerli yersiz çok kullanılıyor belki de ondandır. Ama kitaplarımın isimlerinin bir anlamda “ironik” olduğunu ifade etmeliyim. Özellikle “Bugün Konuştuklarımız”ın. Bugün konuşmamız gerekenlerin pek konuşulmadığını ima ediyor aslında. Benim şiirlerim, “zaman” kavramı anlayışımdan dolayı “şimdi”ye, “bugün”e pek bağlı şiirler değildir. Bu nedenle, insanın yaratılış gayesine ve insanın kendi varlığına ilişkin tasarrufundaki çelişkileri hatırlatmaya dönük noktalara vurgu yapar. “Bugün”de olup biteni fazlalıklarından arındırdığımızda geriye kalacak birimin, gözlere pek görünmeyen ama bizi yöneten asıl güç olan hakikat birimi olduğunu görürüz diye düşünüyorum.

10 Mayıs 2012 Perşembe

"AZ ÖNCE"DEN BUGÜNE MUSTAFA AYDOĞAN‏/Hüseyin Alemdar

Hüseyin Alemdar
Bir yıldız kaydı içimin kuytu köşesinden
Kızların saç örgülerini çözen anneler ağlasın
Şiir Öksüz kaldı"*


"Boşluklar olmasa kimse ulaşamaz
Kavuşmuşsak vardığımız kendimizdir
Bağrına yakın olana hasret duyar insan
Bir erkek bir kadının az öncesidir"**

İnsan olmanın, insan kalmanın en güzel örneklerinden diyebileceğim Mustafa Aydoğan'ın kişiliği hakkında uzun söze gerek yok sanırım. Aydoğan şiirleri okumalarımı Az Önce bitirdim, az sonra "şiir nedir?"e naif bir tanım getirerek, şiirin yalınlıktaki derinlik olduğuna daha bir inanacağım. Şiirindeki derinliği metafizik ve lirizminle güçlü kılan Mustafa Aydoğan, sırtını dayadığı köklü gelenekle şiirini dolambaçlı yollarına sapmadan da "sıkı" ve "naif" bir şiir yazılabileceğinin en güzel örneğidir dersem, onun poetikasını da açık etmiş olurum. Gelenek demişken, 90'ların ortasında yazılan ve Cahit Zarifoğlu'na ithaf edilen Kendini Aynalarda Çoğaltan Şehir şiiriyle tanıdım Aydoğan'ı, zamanla defterlerimde ve şiir aynamda iz bırakan şiirleriyle çoğalttım kendilerini.

*) İşte, yukarıya alıntıladığım üç dize sevgili Mustafa Aydoğan'ın aynı adla kitaba dönüşen ilk çalışmasından. İlk üç kitabını bir araya getirdiği kitabın adı ise bu kez Az Önce olmuş; sanki her şey lirik bir titreşimle az önce yaşanmış ve tarihe not düşülmüş gibi. Üç kitap bir arada olunca, şiirler de birbirini tamamlar gibi bir bütün oluşturmuş. Sonra şair, bütün şiirlerini özetler gibi "Çoktur kalbin hevesi hepsi nâra çıkarmış" diyar ya, her şiir hâlâ bir heves, hepsi bir yerden sonra nârrrr!

**) Denebilir ki, kendine göndermeler şairi de olan Mustafa Aydoğan Bugün Konuştuklarımız'da da Az Önce imgesi. İnsanın her şeyin "az öncesi" olduğuna inanan şair, doğal olarak da şiirin az önce olduğuna inanacaktır. Az sonraların az öncelerin sentaksı ve sesi olduğuna inananlar için Mustafa Aydoğan kitapları bahar biterken çok güzel iki armağan. Az önceleriniz hep şiir olsun. İyi okumalar...


"Az Önce"leyen: HÜSEYİN ALEMDAR

• AZ ÖNCE, Mustafa Aydoğan (İlk üç kiitap), Edebiyat Ortamı Yayınları, Mart 2012
• BUGÜN KONUŞTUKLARIMIZ, Mustafa Aydoğan (Yeni şiirler), Mart 2012
İsteme Adresi: GMK Bulvarı No: 24/7 Kızılay-Ankara // edebiyatortami@gmail.com

(http://www.siirakademisi.com/)

KENDİ SESİNİ ÇOĞALTAN ŞİİRLER/Suavi Kemal Yazgıç

İyi şiir kendisine verilen mesaiyi pat diye ele vermez. Okuru o kelimelerin "hüdayinabit" bir şekilde bir araya geldiğini zannedercesine "kendiliğindenlik" duygusu ile okur şiiri. Elbette şiir dili, günlük konuşmanın dışındadır. Ancak şiirin yapılan bir şey olması, "yapmacıklığı" taşıyabildiği anlamına da gelmez. Mustafa Aydoğan'ın "Az Önce" ismiyle bir araya getirdiği ilk üç kitabı "Kendini Aynalarda Çoğaltan Şehir", "Bir Dolu Bakır Yaz" ve "Bahar Köpüğü" ile yeni kitabı "Bugün Konuştuklarımız" (Edebiyat Ortamı Yayınları) tam da bu noktada anılması gereken eserler.
Şiiri şairlik taslamadan yazan bir şair Mustafa Aydoğan. Kelime cambazlıklarına prim vermeden, zor olanın yalınlıktaki derinliği yakalamak olduğunun farkında. Bir manifesto ile yazmıyor Aydoğan. Her şairden bir harekete, bir manifestoya ait olmasını beklememek lazım.
Evet, her hareket her manifesto bir tercihtir. Ancak kimi şairler de kendi çatlağını bulup akmayı murat ederler. Çatlak bir yerden tıkansa başka bir yeri ararlar ve mecralarını da bu arayış şekillendirir. Şiirleri poetikalarından daha önce belirir bu şairler ve birisi hakkında 'son sözü' söylediğini zannetse de o 'son sözü'