4 Eylül 2014 Perşembe

BİR EDEBİYAT DERGİSİ ASLINDA NE DEMEKTİR? /M.A.

Türkiye'de çok sayıda edebiyat dergisi çıkıyor. 5 yıldır sürdürdüğüm Edebiyat Ortamı Şiir Yıllığı'nı hazırlarken, yıllığa şiirler ve poetik metinler seçmek için yüzlerce dergiyi izledim. Şiirin ve edebi düşüncenin en canlı mekanlarıdır dergiler. İnternet/sosyal medya, her ne kadar insana en hızlı ulaşan bilgi ağı, gençliğin ilgi alanları içerisinde en gözdesi gibi görünse de dergilerdeki yazar ve şair kadrosunun çoğunun gençlerden oluştuğu da bir gerçek. Genç zihinler, ürünlerini yayınlamak, yeteneklerini ve heyecanlarını görünür kılmak için edebiyat dergilerinden uzak duramıyorlar. İnternete rağmen, sosyal medyaya rağmen... Sosyal medyanın, geleceğin yazı ve düşünce dünyasına nasıl bir şekil vereceğini, sanal ortamın basılı yayınları nasıl etkileyeceğini bilemiyoruz ama bugün, bir kaygıya ve derde sahip, edebiyatın ve şiirin insanın varoluş serüveni içerisindeki yerinin önemli olduğunu düşünen insanlar basılı yayınlardan vazgeçemiyorlar. Sahiciliği dergilerde buluyorlar. İnternette yayınlanan şiirlerin bir "değer"e sahip olmadığını düşünüyorlar. İyi şiir elbette her yerde iyidir, değerli düşünce her yerde değerlidir ama genç yazar ve şair basılı yayınlara daha bir önem veriyor, orayı daha bir ciddiye alıyor nedense. Buradan da şunu anlıyoruz ki sanal ortamın ayartıcı cazibesine rağmen henüz basılı yayınların iktidarı devam ediyor.
Edebiyat dergileri önemlidir, çünkü edebiyat önemlidir.
Kimileri edebiyatı bir eğlenceden ibaret sanır. "Ayağı yere basan bir uğraş" olarak görmezler. Bu tür kişilerin okuma ve düşünme eyleminden ne anladıkları sorusunu sormaya gerek var mıdır, bilemiyorum. Ne var ki bu yönde düşünen kimi insanların, söz ve yetki makamında bulunuyor olmalarından dolayı böyle düşünmelerinin toplumun zihin dünyasına az ya da çok etkide bulunduklarını kabul etmek gerekir. Oysa modern yüzyıl dediğimiz 20. yüzyıl, dünyayı edebiyat aracılığıyla etkiledi ve edebiyattan yola çıkarak toplumların zihin dünyasına şekil verdi. Rahmetli Fethi Gemuhluoğlu'nun güzel bir sözü vardır: "Batı düşüncesi edebiyatla girdi, edebiyatla çıkacaktır" diyerek, ilginç bir öngörüde bulunur. Osmanlının imhası ve Türkiye'nin inşasında Batı edebiyatının güçlü bir etkisinin olduğunu her aklı selim insan bilir. Rus düşüncesi Dostoyeviski demektir, Gogol demektir. Fransız düşüncesi Baudelaire demektir, Rimbaud demektir. 21. yüzyılda da bu durumun devam ettiğini söylemek gerekir. Batı düşüncesi hâlâ kendini edebiyatın taze dimağından besliyor. Hem de ne besleme!... Müslümanların edebi klasiklerini hâlâ kendi dillerine çevirmeye ve oradan yeni düşünce noktalarına varmaya çalışıyorlar. Bizim edebi camianın adını bile duymadığı 900 ve 1000'li yıllarda yaşamış kimi İslam şairlerinin arkaik zannedilen şiirleri ve yazılarını kendi dillerine çeviriyorlar. Zihnin ve gönül dikkatinin, bütün dikkatlerin önünde olduğunu biliyorlar. Öte yandan, envai çeşit edebiyat ödülleri veriyorlar. Çoğunluk, edebiyat ödülü olarak Nobel Edebiyat Ödülünü bilir. Oysa bu ödülün dışında verilen daha onlarca ödül var. Küçük büyük demeden edebiyatı ve şiiri ödüllendiriyor ve kendi ülkelerinin ve kendi düşüncelerinin hakim durumlarını pekiştirmek için uğraşıyorlar. Siyasette ve düşüncede edebiyatın rolünün önemini biliyorlar.
Edebiyatı ve şiiri "eğlenceden" veya "ayağı yere basmayan bir uğraş"tan ibaret görmek tam bir aymazlıktır. Düşünce ve irade, tazeliğini ve direncini, belki de en çok şiirin ve edebiyatın evine uğradığında edinir. Düşüncenin mekanı, ilhamın açıcı ve açıklayıcı iklimiyle yeşerir ve sulanır. İlham, insanın yaratıcı ile arasındaki açık kapıdır. Bu açık kapıdan sürekli girmek gerekir. İnsanın kendi varoluş realitesinin farkına varması gönüle düşen bir damla ilham nuruyla gerçekleşir. Edebiyatın ve şiirin, ilhamın kapıları olduğunu, her gerçek edebi eserin ilhamdan yapılmış birer düşünce piramidi olduğunu nasıl inkar edebiliriz?
Bugün çıkmakta olan yüzlerce edebiyat dergisi, edebiyat gerçeğini toplumun kulağına fısıldamak için çıkıyor. Büyük insanlık fotoğrafına renk ve üslup verdiklerinin farkındalar. Bu dergilerde yazan, çektikleri düşünce sancısını sayfalara aktaran bir çok insan, ne yaptığının farkında ve bilincinde. Bunlar, geleceğin Türkiye'sinin en büyük umutlarından biridir. Düşünen insan portresi görmek isteyenlerin, gözlerden uzakta, bin bir zahmetle ve milyonlarca ton heyecanla çıkan bu dergilere bakması gerekir. Edebiyattan ve şiirden uzak duran, durması gerektiği yeri önemsemiyor demektir.


04.09.2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder